Yağlar; enerji sağlarlar, hücreyi saran hücre memranını oluştururlar ve biyokimyasal olayları (kimyasal mesajlar, hücre gelişimi ve bölünmesi, kan basıncı ve pıhtılaşması, bağışıklık reaksiyonları) kontrol ederler.
Çoklu doymamış yağ asitlerinden linoleik ve alfalinolenik asit esansiyel yağ asitleridirler. Vücutta sentezlenemediklerinden gıdalarla dışardan vücuda alınmaları gerekir. Diyet uzmanları doymuş yağlardan elde edilen kalorinin % 10’dan az olmasını, yağlardan elde edilen günlük kalorinin ise %30’dan fazla olmamasını önermişlerdir. Endüstriyel şehirlerde yaşayan birçok insan, bu miktarlardan daha fazla yağ tüketmekte ve bu da kalp hastalıklarına, bazı kanserlere ve diyabet hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır. Yine de pek çok insan çoklu doymamış yağ asitlerini tüketmemektedir. Bu yüzden haftada 3 kez (200-300 g) besin gereksinimini sağlayacak; ringa, uskumru, sardalya ve somon gibi yağ asidi içeriği zengin balıkların tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Bununla beraber pek çok insan balık yağlarının lezzetinden hoşlanmamakta ve diğer yağ kaynaklarının kombinasyonuyla elde edilmiş Omega 3 yağ asitlerini tercih etmektedir.
Özellikle belli gruplardaki insanların yeterli miktarda Omega 3 alması gereklidir. Bu grupta; daha çok hamile kadınlar, bebekler, gelişme dönemindeki çocuklar yer almaktadır.
1980’lerde Pediatri uzmanları Omega 3 eksikliğinden ileri gelen; anormal görme, beyin fonksiyonunda ve ikincil nöropatinin zayıflaması belirtileriyle Omega 3’un önemini anlamışlardır. Gerçekten, dokosahexaenoik asit (DHA) beyin ve retinada bulunan fosfolipidlerdeki toplam yağ asitlerinin yarısını oluşturmaktadır. Bu yüzden hamile kadınların özellikle sinirsel gelişimin en belirgin olduğu hamileliğin üçüncü ayında yeterli miktarda Omega 3 almaları gerekmektedir. Nispeten bebekler daha yüksek düzeylerde Omega 3’e gereksinim duymaktadır. Gelişme öncesi bebekler Omega 3 ihtiyacını anne sütünden yada zenginleştirilmiş gıdalardan alabilmektedir. Sonuç olarak hamile ve emzirme dönemindeki kadınlarda Omega 3 bakımından eksiklik olabilmekte ve bunu aldıkları gıdalarla artırmaları gerekmektedir. Yine gelişme öncesi bebeklerde, doğum sonrasında düşük yağ düzeyleri görüldüğü için özellikle Omega 3’e ihtiyaçlarının olduğu belirtilmektedir.
A vitamini, yağda çözünen vitamin grubundandır ve Omega 3 yağının içinde bulunması emilim açısından avantajlıdır. A vitamini cilt, diş, kemik ve dokuların korunması için kilit rolü bulunan vitaminler arasındadır. Aynı zamanda gözlerimizdeki retinada bulunan pigmentlerin üretiminde kullanıldığı için “retinol” olarak da adlandırılır. A vitamini, düşük ışıkta görme kabiliyetini geliştirir ve genel olarak göz sağlığını korur.
D vitamini, yağda çözünen vitamin grubundandır ve Omega 3 yağının içinde bulunması emilim açısından avantajlıdır. D vitamini kemik ve diş gelişimi, sağlığı için gereklidir. Kemikler, ihtiyacı olan kalsiyum ve fosforu D vitamini sayesinde alabilir. D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizme, ileri yaşlarda osteoporoza yani kemik erimesine sebep olabilir.
E vitamini de yağda çözülen vitamin grubundandır. E vitamini antioksidan etkisiyle kanser, kalp-damar gibi ciddi hastalıklara karşı da vücudu koruyucu özelliktedir. Kırmızı kan hücre üretimine katkısı olan E vitamini, vücutta K vitamininin dolaylı yollardan kullanılmasını da sağlar. E vitamini eksikliği nedeniyle görme problemleri, yürüyüş bozuklukları, kas güçsüzlüğü, kas kütlesinde azalma gibi şikayetler yaşanabilmektedir.